On Bir Ayın Sultanı Ramazan Ayının gelmesine sadece birkaç gün kaldı.
Aslında heyecanı şimdiden sardı bile bizleri.
Güzelliklere kavuşmanın heyecanını en doruk noktada yaşamak kadar daha güzel bir şey var mı?
Aslında var galiba. Yaşamak ve yaşatmak…
En başta en yakın çevremizde bu durumu hayata geçirebilirsek klişeleşmiş “Nerede o eski Ramazanlar?” demeye gerek kalmayacak.
Hatta şimdiki Ramazanların tadı damağımızda kalacak ve seneye kavuşmayı Allah’tan dileyeceğizdir.
Ailemizi Ramazan’ın güzelliklerine teşvik etmeliyiz ama belki yeni kavuşacak ya da birkaç yıldır tanışmış olan çocuklarımızı daha önce Ramazanla tanıştırmalıyız.
O heyecanı ilk defa yaşayacak olan da yeni tanışmış olan da en yüksek heyecanla en mutlu şekilde Ramazan’ı yaşamalıdır. Ramazan’a girişte çocuklarımıza onları mutlu edecek, en çok istedikleri ve en önemlisi Ramazan’ı hatırlatacak, sevdirecek hediyeler alabiliriz.
Yani çocuklarımız Ramazan Ayı’nın önemini kavramalı ve hasretle yenisini beklemelidir. Bunun yanında Osmanlı’da yapıldığı gibi “Ramazan Defteri” tutulabilir. Çocuğunuz 1 ay boyunca Ramazan’da yaşadığı her anı kayıt altına alabilir.
Bu onun için hem hatıra defteri hem de Ramazan Defteri olacaktır.
Bunlar çocuklar için özel ve önemlidir. Sofralarınızı yine Osmanlı’da olduğu gibi çocuklarınızın sevdiği yemeklerle hazırlayın.
Oruç tutamayacak kadar küçük olsalar dahi o atmosferi yaşamalarını sağlamak oldukça önemlidir. Elden geldiğince sevdiği yiyeceklere yer verirseniz göreceksiniz ki bir ay boyunca sahura kalkmak isteyeceklerdir.
Ben küçükken ilk oruç tuttuğumda annem beni sırtına alıp odaları gezdirmişti. Ne kadar güzel bir adet…
İlk kez oruç tutan çocuğu onure etmek için yapılan küçük ve eğlenceli bir oyun…
Aslında yine ceddimiz Osmanlı’ya baktığımızda Ramazan’da oynanan oyunlar ne kadar güzelmiş! Bize atalarımızdan miras kalan “Sadaka Kutusu Oyunu ve Misafir Ağırlama Oyunu” gibi oyunlar çocuklarımızı gerçek hayata hazırlamıyor mu?
Çocuklarımızın gerçek işleri yapmaya olan heveslerini göz önünde bulundurursak hele bir de oyunun çocuklar için ne kadar önemli olduğunu bilirsek Ramazan Ayı’nda oynanan bu oyunların önemini daha iyi kavrarız.
Her Müslüman Ramazan Ayı’nda fitresini, parası fazlaca olanlar zekâtını da veriyor. İşte çocukken bu bilince varan insanlar elbette büyüdüklerinde kolaylıkla ibadetlerini yerine getirecektir.
Misafir Ağırlama Oyunu ’nu oynayan çocuk, “of!” yine mi misafir mi diyecektir yoksa “Hoş geldiniz!” mi? Demek hem çocuktur deyip boş vermemek hem de zamanla öğrenir deyip çocuğu kendi başına bırakmamak gerekir.
Bunları yapmasak ne olacak ki demeniz dahi çok büyük bir yanılgı içinde olacağınızın işaretidir.
Unutmayalım ki Rasulullah Efendimiz (s.a.v) çocuklara karşı büyük bir sevgiyle ve hoş görüyle onlara iman esaslarını öğretmeye çalışmış ve ibadetleri öğrenmeleri konusunda ilgi göstermiştir, rehberlik yapmıştır.
Osmanlı’da Bayram Harçlığı!
Osmanlı’nın güzel adetlerinden biri de hiç şüphesiz bayram harçlığıydı. Aslında bayram harçlığının güzel bir vesilesi vardı. Oruç tutan çocuklar için küçük ipler kesilirdi ve Ramazan’ın sonuna doğru bu ipler dedeler ve nineler gibi aile büyükleri tarafından bir araya getirilirdi. Sonra o ipler minyatür süslü bir sandığa konularak çocuğun akrabalarına açık arttırmayla satılırdı.
İşte, amcalarımızdan, dayılarımızdan, teyzelerimizden, halalarımızdan yani akrabalarımızdan aldığımız “Bayram Harçlığı” bizlere atalarımızdan böyle ulaşmıştır.
Bizler de elden geldiğince yeni nesillere güzel bir şekilde aktarmalıyız bu güzel adetlerimizi. Hem çocuklarımızı ibadetlere teşvik etmeliyiz hem de yaptıkları ibadetler için onları doğru yola sevk etmek ve doğru yolda olduklarını hissettirmek adına ödüllendirmeliyiz.
Tabii eski zamanlarda rağbet gören “Karagöz ve Hacivat” oyunları gibi seyirleri de izlettirebiliriz. Çok sıkmadan ve zorlamadan teravih namazlarını çocuklarımızla kılabiliriz.
Ramazan Ayı ve bayram alış verişlerini birlikte yapabiliriz.
Unutmayalım ki çocuklarımıza sevdirdiklerimizle, örnek olduğumuz davranışlarla, anlattıklarımızla rehberlik yapabiliriz.